google-site-verification: google27861c25bb5e371d.html

Bu Blogda Ara

16 Aralık 2013 Pazartesi

12. Sınıf Türk Edebiyatı ders Kitabı Yıldırım Yayınları

12. Sınıf Türk Edebiyatı ders Kitabı Yıldırım Yayınları   indir

12. SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ I. DÖNEM III. YAZILI SINAV SORULARI

 1 - Toplumcu şiir geleneğinin edebiyatımızda 1920- 1960 yılları  arasında görülen özellikleri  arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A)   Sembolist  estetiğin etkisinde kalmışlardır
B)  Geniş kitlelere seslenme, onları harekete geçirmek amacı ağır basar
C) Anlatımda hitabet  üslubu özellikleri görülür
D) Serbest nazım  olanaklarından yararlanmışlardır
   E) Emek , sömürü , başkaldırı gibi kavramları işlemişlerdir

2 – Aşağıdaki  şairleri bağlı olduğu edebiyat anlayışı  ile yanlış  eşleşmiştir?
A)  Ziya Osman SABA     Yedi Meş’aleciler            
B)  Ahmet Hamdi TANPINAR      Memleket Edebiyatı
C)   Faruk Nafiz ÇAMLIBEL           Milli Edebiyat
D)   Nazım Hikmet RAN Toplumcu Şiir
E)   Ahmet Kutsi TECER Milli Edebiyat


3- Aşağıdakilerden hangisi Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatının genel özellikleri arasında yer almaz?
A)  Atatürk devrimlerinin savunuculuğu yapılır ve bu devrimler yaygınlaştırılmaya çalışılır.
B)  Tabiat tasvirleri gerçeklikten uzak ve subjektiftir.
C)  Şiirlerde genellikle hece vezni kullanılır.
D)  1930″a kadar Milli Edebiyat çizgisinde gelişir. Bu tarihten sonra toplumcu ” gerçekçi bir çizgiye yönelir
E)  Anadolu insanının sorunları eserlerde işlenir.

4- Aşağıdakilerden hangisi Garip akımının özellikleri arasında yer almaz?
A)  Esin kaynağı olarak Batı”yı almışlardır.
B)  Ölçü, uyak ve sanatlı söyleyiş gibi gelenekleri tümüyle reddetmişlerdir.
C)  Gülmece ve ince yergi şiirin temel öğesi olmuştur.
D)  Konuşma dilinden ayrı bir dil kullanmışlardır.
E)  Sürrealizm akımından etkilenmişlerdir.

5-   “Ok” şiiri hariç bütün şiirlerini aruzla yazmıştır. Batı şiiriyle eski Türk şiirini bir noktada buluşturmayı başarabilmiştir.Şiirlerinde Osmanlı medeniyet ve kültürüne bağlı kalmıştır. Türk musikisine, İstanbul”a hayrandır. “Kendi Gök Kubbemiz, Eski Şiirin Rüzgarıyla” en tanınmış eserleridir.
Yukarıda sözü edilen sanatçı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yahya Kemal Beyatlı
B) Yakup Kadri Karaosmanoğlu
C) Tevfik Fikret
D) Mehmet Akif Ersoy
E) Faruk Nafiz Çamlıbel

6- Romanlarda Doğu-Batı uygarlıkları, madde -ruh-insan psikolojisi,  toplumsal değişme sonucu bunalımlar gibi konuları işlemiş; psikolojik tahlillere önem vermiştir. Kendince yazınsal değeri olmayan romanlarını “Server Bedi” takma adıyla yayımlamıştır. Sözde Kızlar, Yalnızız, Matmazel Noraliya’nın Koltuğu yapıtlarından bazılarıdır.
Bu parçada tanıtılan sanatçı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yaşar Kemal      B) Peyami Safa                    C) Atilla İlhan   
D) Tarık buğra        E) Ahmet Hamdi Tanpınar

7– "Yedi Meşale" adlı kitabı çıkardığımızda çoğumuzda bir  teşbih, bir resim merakı vardı. Hep bir şeyi, bir şeye benzetmeye uğraşır, kendimizi sembolist sanırdık. Bizden sonra  yetişenler, şekli kırdı. Ben de sevinçle onlara uydum. Zamanla  yalın sözün kıymetini anladım. Duyduklarımı olduğu gibi  süssüz, yapmacıksız söylemeye çalışıyorum artık.
Bu sözler aşağıdaki sanatçılardan hangisine ait olabilir?
A)Ali Canip Yöntem                  B) Enis Behiç Koryürek      C)   Ziya Osman Saba              
 D) Behçet Necatigil                E)  Ahmet Haşim

 Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza
Henüz dinlemedin benden türküler
Benim aşkım uymaz öyle her saza
En güzel türküyü bir kurşun söyler

8- Yukarıdaki dörtlük için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A)   Zengin uyak kullanılmıştır.
B)  Tam uyak kullanılmıştır.
C)  Sarmal Kafiye şeması ile yazılmıştır
D)  Redif vardır.
E)  11-li hece ölçüsü kullanılmıştır.

  9 - Edebiyatımızın gezi türünde en önemli eseri ünlü gezginimiz ........................ nin    ....................  ( Tarih-i seyyah) adını taşıyan on ciltlik eseridir?
     Yukarıdaki boşluklara aşağıdakilerden  hangisi gelmelidir?
A)   Ahmet   Rasim   - Paris
B)   Reşat Nuri Güntekin – Anadolu Notları
C)   İsmail Habip Sevük – Yurttan Yazılar
D)   Ahmet Hamdi Tanpınar – Beş Şehir
E)   Evliyâ Çelebi-  Seyahatnâme

 10 - Aşağıdaki  sanatçılardan hangisi  Cumhuriyet Döneminde  eser  vermemiştir ?
A)  Cemal SÜREYA                      B)  Mehmet RAUF       C) Necip Fazıl  KISAKÜREK  
D) Peyamı Safa                          E)  Nurullah ATAÇ

  11 – Cumhuriyet Dönemi”nin tanınmış şairlerindendir. Fransız Sembolist Baudeleire”in etkisi altında kalmıştır. Şiirlerinde Türkçenin sıcaklığını ve akıcılığını bulmak mümkündür. Ölüm korkusu yaşam sevinci konularını işler.Hece ölçüsü ile şiirler yazarken uyağa sıkıca bağlıdır. Şiirlerinde etkili bir lirizm vardır. “Ömrümde Sükut”, “Düşten Güzel” , en tanınmış şiir kitaplarıdır.
Yukarıda sözü edilen şair aşağıdakilerden hangisidir?
A)  M. Cevdet Anday                    
B)  Enis Behiç Koryürek
C)  Yahya Kemal Beyatlı               
D)  Cahit Sıtkı Tarancı
E)  Ahmet Haşim

  12 - Aşağıdaki şairlerden hangisi Beş Hececilerden biri değildir?
  A)  Yusuf Ziya Ortaç                     
B)  Enis Behiç Koryürek
C)  Orhan Seyfi Orhon
D)  Mehmet Âkif Ersoy
E)  Faruk Nafiz Çamlıbel
 
13  –  Aşağıdakilerin hangisinde Garip Akımı”nın temsilcileri bir arada verilmiştir?
A)  O. Veli Kanık - O.Rifat Horozcu - M. Cevdet Anday
B)  O.Veli Kanık - Cemal Süreya - Edip Cansever
C)  F. Nafiz Çamlıbel - N. Fazıl Kısakürek - Ece Ayhan
D)  Osman Saba - M. Cevdet Anday - Yahya Kemal
E)  A. Muhip Dıranas - A. Kutsi Tecer - Edip Cansever “Alem

1 4-   “ Bir insanın herhangi bir konuda içini dökmek, paylaşmak amaçlı kesin hükümlere varmadan samimi bir üslupla yazdığı yazılara” Ne denir?
A) Gezi Yazısı     B) Söyleşi     C) Tenkit       D) Fıkra              E) Deneme
      
15-         Paul Valery’nin şiirde dili her şeyin Üstünde tuttan görüşünden hareketle ortaya çıkan şiir anlayışıdır. Milli Edebiyat yıllarında gerek .Batı edebiyatından  gerek divân şiirinin biçimci yapısından  etkilenen  Yahya Kemal Beyatlı ve Ahmet  Haşim ‘in temsil ettiği  bu anlayış Cumhuriyet döneminde etkili olmuştur.
Bu parçada sözü edilen  şiir anlayışı  aşağıdakilerden hangisidir?
A) Birinci yeni şiir       B)  Öz  şiir anlayışı   C) Serbest şiir         D) Toplumcu şiir  E) Maviciler

          Mustafa Kemal'in kağnısı derdi, kağnısına
          Mermi taşırdı öteye, dağ taş aşardı
          Çabuk giderdi, çok götürürdü
          Elifçik Nam salmıştı asker içinde

16- Bu dizeler Fazıl Hüsnü Dağlarca ile ilgili aşağıdaki yargıların hangisini desteklemektedir?
A)           Bazı şiirlerinde soyut konuları işlemiştir.
B)           Kendine özgü bir dil yapısı vardır.
C)           Şiirlerinde hem bireysel hem de toplumsal konulara yer vermiştir.
D)           Herhangi bir akımın veya görüşün etkisinde kalmamıştır.
E)          Kurtuluş Savaşı'nı destanlaştırarak anlattığı şiirleri vardır.

17.Aşağıdakilerden hangisi Öz şiir anlayışını sürdüren şiirin özelliklerinden biri değildir?
 A)  Şiir dili her şeyin üzerindedir.Sanat bir biçim(form) sorunudur.
 B)  Amaç güzel şiir yazabilmektir.Bu nedenle kendilerine özgü bir imge düzenleri vardır.
 C)  Halk edebiyatı nazım biçimlerini kullanmışlardır.
 D)  İçsel bireyci bir yaklaşımla insanı anlatırlar.
 E)  En değerli şey dizedir ve disiplinli bir çalışma  ile saf şiir yazma  endişeleri vardır

18- Aşağıdaki sanatçı- yapıt eşleştirmelerden hangisi yanlıştır?
A) Halide Edip Adıvar - Acımak
B) Yahya Kemal Beyatlı - Aziz İstanbul
C) Yakup Kadri -  Kiralık Konak
D) Mehmet Akif Ersoy - Safahat
E) Fazıl Hüsnü Değlarca – Çocuk Ve Allah

     İlk ışık öptü camları
    Toprak gülümsedi mor mor
    Çok şükür Tanrım topraktan
    Yine merhamet tütüyor
19- Bu dizelerde ağır basan söz sanatı aşağıdakilerden hangisidir?
A)   Teşhis           B) Teşbiş     C) Telmih    D) İntak   E) Tecahüli ârif

20. “Alem sele gitti gözlerimin yaşından” dizesindeki söz sanatı aşağıdakilerden hangisidir?
       A) Benzetme                B) Telmih         C) Hüsn-i talil
       D) Mübalağa                 E) Tezat





                                                                                 



,

Servet-i Fünun Edebiyatı Test 2

1.   I. Emile Zola'nın deneysel roman anlayışını yöntem olarak seçmiştir.
      II. Romanları teknik olarak zayıftır.
      III. Ahmet Mithat'ın popüler roman anlayışını devam ettirmiştir.
      IV. Her sınıf halkın okuma ihtiyacını gidermek için yazmıştır.
      V. Sokağın edebiyata girmesinde büyük bir başarıya sahiptir.
Yukarıda özellikleri verilen sanatçı, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Ahmet Rasim            B) Hüseyin Cahit Yalçın            C) Peyami Safa
D) Hüseyin Rahmi Gürpınar            E) Halit Ziya Uşaklıgil

2. Edebiyat-ı Cedide döneminde eski edebiyata karşı yeni edebiyatı, Doğu Kültürüne karşı Batı kültürünü savunmuştur. Önceleri Ahmet Mithat'ın etkisiyle romanlar yazan sanatçı bu dönemde "Nadide" adlı romanı yazmıştır. Daha sonra Fransız yazarlarını tanımaya başlayan sanatçı gerçekçiliğe yönelmiş ve "Hayal İçinde" adlı romanı yazmıştır. Dil ve üslubu Servet-i Fünûnculara göre daha sadedir.
Bu parçada aşağıdaki yazarların hangisinden söz edilmektedir?
A) Mehmet Rauf       B) Halit Ziya Uşaklıgil       C) Halide Edip Adıvar
D) Yakup Kadri Karaosmanoğlu        E) Hüseyin Cahit

3. Fransız natüralizminin edebiyatımızdaki ilk büyük temsilcisidir. Sadece sosyal eleştiri yönüyle onlardan ayrılır. Deneysel roman, töre romanı üzerinde durmuştur. Ahmet Mithat'ın etkisinde kalmıştır. Sokağı bütün canlılığıyla edebiyatımıza sokmuştur. Bağımsızdır, herhangi bir gruba dahil değildir. "Ben Deli miyim?", "Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç", "Şık" önemli eserleridir.
Yukarıda sözü edilen sanatçı, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Ahmet Rasim     B) Cenap Şahabettin     C) Hüseyin Rahmi Gürpınar
D) Reşat Nuri Güntekin     E) Mehmet Rauf

4. Halka seslenmek istemediklerinden, birkaç küçük denemeden başka, tiyatro türünde hiç eser verilmemiştir. Roman ve hikâyede ise Batı tekniğine uygun bir olgunlaşma sağlanmıştır. Realizm ve natüralizm etkisindeki bu eserlerde olaylar, genellikle, İstanbul ve çevresindedir.
Bu parçada özellikleri verilen edebiyat dönemimiz aşağıdakilerden hangisidir?
A) Tanzimat            B) Fecr-i Ati            C) Edebiyat-ı Cedide
D) Milli Edebiyat             E) Cumhuriyet Dönemi

5. I. Servet-i Fünûn, Fecr-i Ati döneminde bağımsız olarak eserler vermiştir.
     II. Sokağı romana, öyküye sokan kişidir.
     III. Gözlemci bir kişiliğe sahiptir.
     IV. Eserleri teknik bakımından zayıftır.
     V. Ahmet Mithat Efendinin etkisinde kalmıştır.
Yukarıda özellikleri verilen sanatçımız, aşağıdakilerden hangisidir?
A)Süleyman Nazif         B) Hüseyin Rahmi Gürpınar      C) Ali Canip Yöntem
D) M. Fuat Köprülü      E) Faruk Nafiz Çamlıbel

6.  İlk kez İtalyan edebiyatında kullanılmış bir biçimdir. Bizde Servet-i Fünûn edebiyatı döneminden sonra denenmiştir.  Üç dizeli bentlerden oluşur. En sonda tek bir dize bulunur. Dante'nin  ‘Tanrısal Komedya' sının bu biçimle yazılması, biçimin yaygınlık kazanmasını sağlamıştır.
Bu parçada sözü edilen nazım biçimi aşağıdakilerden hangisidir?
A) İkili    B) Terzarima    C) Sone    D) Serbest müstezat    E) Balad

7. Balad, (I) üç uzun bir kısa bendden kurulur. Triyole, (II) ilk iki bendi dört; son iki bendi üç dizeden kurulur. İkili, (III) divan edebiyatındaki mesnevinin Batı edebiyatındaki karşılığıdır. Sone, (IV) on dizeli nazım biçiminde, başta iki dizelik bir parçadan sonra, dörder dizelik iki bent gelir.  Serbest müstezat, (V) hem aruz hem de hecenin çeşitli kalıplarıyla yazılabilir.
Bu parçada altı çizili terimlerden hangilerinin yeri değiştirilirse, bilgi yanlışlığı giderilmiş olur?
A)  I. ve  II.          B)  II. ve III.         C) III. ve  IV.
D) II. ve IV.         E) IV. ve V.

8. Aşağıdakilerden hangisi, batı kökenli şiir biçimlerinden biri değildir?
A) Gazel        B) Sone        C) Fabl         D) Balad       E) Terzarima

9. Konular çoğunlukla aşk, özlem, ayrılık vs.dir. Uyak düzeni abca, abca, cad, eeg biçimdedir. Şiirdeki asıl amaç son iki üçlükte söylenir. Türk şiirine son dönemlerde Batı'dan geçmiştir.
Bu parçada özellikleri verilen tür aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sone    B) Terzarima    C) Triyole   D) Balad   E) Epope

10. Aşağıdakilerden hangisi, Servet-i Fünûn edebiyatının özelliklerinden değildir?
A) Kullanılan dil oldukça ağırdır.
B) Yazılarında yüksek kültürlü insanlara hitap edilir.
C) Sosyal konulara ağırlık verilmiştir.
D) Nazım nesre yaklaştırılmıştır.
E) Romanlarda mekân tasvirlerinde başarılı olmuşlardır.

11. Servet-i Fünûn döneminde eser vermiştir. Genç yaşta Fransızca öğrenmiş, bu sayede Batı edebiyatını yakından takip etme imkânı bulmuştur; diğer yandan Ahmet Mithat'ın eserlerini örnek alarak roman yazmaya başlamıştır. Ancak ona asıl ününü kazandıran eleştiri türünde verdiği eserlerdir. Bu yönüyle Servet-i Fünûn'un savunucusu durumuna gelmiştir. Kavgalarım, Nadide, Hayat-ı Muhayyel ve Hikmet-i Bedaiye Dair önemli eserlerindendir.
Bu parçada tanıtılan sanatçı, aşağıdakilerden hangisidir?
A) H. Cahit Yalçın                       B) Faik Ali               C) Mehmet Rauf
D)  Halit Ziya Uşaklıgil               E)  Ahmet Rasim

12. Servet-i Fünûn şiiri için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Parnasizmin prensipleri doğrultusunda eser verilmiştir.
B) Anlam oldukça kapalıdır.
C) Biçimsel özelliklere önem verilmiştir.
D) Yabancı dillerden birçok sözcük kullanılmıştır.
E) Söyleyiş yönünden Tanzimat şiiri ile benzerlik gösterir.

13. Servet-i Fünûn edebiyatının çığır açıcı ilk örneklerini veren şair ve yazardır. Sembolizm ve parnasizmden etkilenmiş anlam kapalılığını ön planda tutmuş, sanat için sanat anlayışını benimsemiştir. Müzikle tabiat seslerini şiirleriyle birleştirmiştir. Söz sanatlarına ağırlık vermiştir. "Tiryaki Sözleri" adlı eseriyle edebiyatımıza damgasını vurmuştur.
Yukarıda hakkında bilgi verilen sanatçı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Cenap Şahabettin       B) Süleyman Nazif      C) Halit Ziya Uşaklıgil
D) Mehmet Akif Ersoy       E) Tevfik Fikret

14. Servet-I Fünûn döneminde yaşamış; ancak bu akımın içerisinde yer almamıştır. Halk şiirinden gelen sesi, şiirinde kullanan en önemli isimdir. Modern şekilleri kullanmakla birlikte genellikle hece vezni ve sade bir Türkçe ile şiirlerini kaleme almıştır. Şiirlerindeki en önemli özellik, duygularında ve ifadesindeki samimiyettir. Onun şiirlerinde saz ve Tekke şairlerinin etkisi dikkat çeker. Türk şiirinin daha sonraki yıllarda sade bir Türkçe ile kaleme alınmasındaki önder isimlerden biri olarak değerlendirmemiz gerekir onu. Serab-ı Ömrüm en ünlü yapıtıdır.
Bu parçada sözü edilen şairimiz, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Rıza Tevfik Bölükbaşı     B) Tevfik Fikret     C) Halit Fahri Ozansoy
D) Halit Ziya Uşaklıgil         E) Orhan Seyfi Orhon

15. Bir ömr-i muhayyel hani gülbinler içinde
      Bir kuşçağızın ömr-i baharisi kadar hoş bir ömr-i muhayyel 
      Hani göllerde yeşil boş göllerde saffet-i vecd-i aver içinde
      Bir dalgacığın ömrü kadar zail u muğfel bir ömr-i muhayyel
Dil özellikleri ve teması dikkate alındığında yukarıdaki dörtlük, Türk edebiyatının hangi döneminde yazılmış olabilir?
A) Milli Edebiyat Dönemi            B) Cumhuriyet Dönemi            C) Tanzimat Dönemi
D) Fecr-i Âti Dönemi                    E) Servet-i Fünûn Dönemi

16. Aşağıdakilerden hangisi Servet-i Fünûn edebiyatı için söylenemez?
A) Şiirde parnasizm; romanda ise realizmin prensiplerini benimsemişlerdir.
B) Bu dönemde çok sayıda yabancı sözcük dilimize girmiştir.
C) Şiirde Tevfik Fikret romanda ise Halit Ziya dönemin en popüler isimleridir.
D) Sanat sanat içindir, görüşü benimsenmiştir.
E) İlk roman örnekleri bu dönemde verilmiştir.


CEVAP ANAHTARI

1.D 2. E.3.C.4.C.  5.B 6. B   7. D  8. A   9.  A  10.  C  11. A   12.  E   13. A  14.   A   15.  E  16. E

ALINTIDIR.

Servet-i Fünun Edebiyatı Test 3

1.    Servet-i Fünûn düzyazısıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A)    Tanzimat’la, düzyazının gelişmesinde önemli payı olan gazetenin yerine Servet-i Fünûn’da dergi aldı.
B)   Anlatım teknikleri Tanzimat edebiyatına göre gelişti.
C)   Romanlarda konu, aşk ve aile sorunlarıyla sınırlandı.
D)   Realizmin ve natüralizmin açık etkileri görüldü.
E)   Roman dili, öykü diline göre daha sadeleştirildi.

2.    Aşağıdakilerden hangisi Servet-i Fünûn döneminde düzyazıyla ilgili bir özellik olamaz?
A)    Cümleler, bağlaçlarla uzatıldı.
B)   Yüklem sondan başa doğru kaydırıldı.
C)   Yazı dili konuşma diline yaklaştırıldı.
D)   Eylem cümleleri yanında ad cümlelerine de yer verildi.
E)   Konuşma cümlelerinin arasına çeşitli ünlemler serpiştirildi.


3.    Tevfik Fikret’in toplumu ve vatancı şairliğinin olgun ve güçlü örneği olarak kabul edilen eseridir. Vatanın kötü yöneticiler elinde çektiği sıkıntıları eleştirel bir üslupla anlattığı bu şiirlerinde şairin bu durum karşısında umudunu yitirmediği sezinlenir.
        Özellikleri verilen bu eser aşağıdakilerden hangisidir?
A)    Tarih-i Kadim
B)   Rübabın Cevabı
C)   Rubab-ı Şikeste
D)   Haluk’un Defteri
E)   Şermin

4.      I.    Sanat, şahsi ve muhteremdir.
         II.    Sanat toplum sorunlarına alet edilemez.
        III.    Servet-i Fünûncuların edebiyatı ulaştırdıkları seviye korunmalıdır.
        IV.    Özellikle Doğu’nun edebiyatı iyi kavranmalı  ve halka tanıtılmalıdır.
         V.    Edebiyatın önemi ve ciddiyeti halka anlatılmalıdır.
        Numaralanmış görüşlerden hangi ikisi Fecr-i Âti edebiyatına ait olamaz?
A) I ve II                                                                       
B) II ve III                                                               
C) III ve IV
D) I ve V                                                              
E) IV ve V

5.    Aşağıdakilerden hangisi Ahmet Haşim için söylenemez?
A)    Sembolist bir şair olması
B)   Kapalı anlatımı yeğlemesi
C)   Hayale ve ahenge önem vermesi
D)   Nazım biçimi olarak terzarima ve soneyi seçmesi
E)   Tüm şiirlerini aruzla yazması

6.     –      Hüseyin Rahmi Gürpınar
        –      Y. Kadri Karaosmanoğlu
        –      R. Halit Karay
        –      Hamdullah Suphi
        Yukarıda verilen sanatçıların ortak yönü aşağıdakilerden hangisidir?
A)    Sanat sanat içindir, anlayışla eser vermeleri
B)   Şiirlerinde Divan edebiyatı nazım biçimlerini kullanmaları
C)   Milliyetçilik akımının başını çekmeleri
D)   Dini ve ahlaki konuları eserlerinde her yönüyle işlemeleri
E)   Fecr-i Âti bildirgesinde bulunup sonradan bağımsız ya da Milli edebiyata dahil olarak ürün vermeleri

7.    Aşağıdakilerden hangisi Tevfik Fikret’in eserleri arasında yer almaz?
A)    Rubab-ı Şikeste
B)   Rübabın Cevabı
C)   Şermin
D)   Kırık Hayatlar
E)   Haluk’un Defteri

8.      I.    Yüklemi başa ve ortaya alarak devrik cümle kurar.
         II.    Soru ve ünlem cümlelerini bolca kullanır.
        III.    Çok sade yazar.
        IV.    Ara söz ve ara cümleleri bolca kullanır.
         V.    Eksiltili cümleler kullanır.
        Halit Ziya’nın üslubuyla ilgili bilgilerden hangisi yanlıştır?
A) I          B) II          C) III          D) IV         E) V

9.    “Şiiri ve sanatı büyük davaların dışında ve daha kendi başına bir şey olarak alır. Fransız sembolistlerine yakınlığıyla bildiğimiz şair, Piyâle isimli eserinin önsözünde ‘Şiirin anlamı kapalı olmalı, musikili olmalı.” der. Şair, resmin, bilhassa renk zevkini şiirine katmıştır.”
        Tanıtılan şair aşağıdakilerden hangisidir?
A)    Halit Ziya Uşaklıgil
B)   Tevfik Fikret
C)   Ziya Paşa
D)   Ahmet Haşim
E)   Şinasi

10.  “Halit Ziya’nın en başarılı romanı sayılır. Hazır yiyici, eğlenceye, alafranga yaşayışa düşkün bu insanların bir işte çalıştıkları görülmez. Bihter’in kocası Adnan Beye, akraba Behlül’e ilişkiye girerek ihaneti; Behlül’ün Adnan Bey’in kızıyla evlenme niyeti üzerine, Bihter’in intikam hırsıyla intiharı, eserin realist çehresinin izlerini taşır.”
        Paragrafta tanıtılan roman aşağıdakilerden hangisidir?
A)    Aşkı-ı Memnu
B)   Kırık Hayatlar
C)   Kırk Yıl
D)   Mai ve Siyah
E)   Şık

11.  Türk edebiyatının en tanınmış ve ilk psikolojik romanı olan …, kişi sayısı az, olayın basit olduğu bir romandır. Ancak …, ustaca ruh çözümlemeleri yapmıştır.
        Parçadaki boş bırakılan yerlere sırasıyla aşağıdakilerden hangileri getirilmelidir?
A)    Kiralık Konak – Yakup Kadri
B)   Hasan Mellah – A. Mithat Efendi
C)   Mürebbiye – Hüseyin Rahmi
D)   Eylül – Mehmet Rauf
E)   Zehra – Nabizade Nazım

12.  Aşağıdakilerden hangisi Recaizade Mahmut Ekrem’e ait değildir?
A)    Muhsin Bey ve Şemsa adlı eserler
B)   Çok Bilen Çok Yanılır ve Vuslat adlı tiyatrolar
C)   Makber adlı şiir
D)   “Her güzel şey şiirdir.” sözü
E)   Talim-i Edebiyat, Takdir-i Elhan adlı edebiyat çalışmaları


CEVAP ANAHTARI
1 E 2 C 3 B 4 C 5 D 6 E 7 D 8 C 9 D 10 A 11 D 12 C


Servet-i Fünun Edebiyatı Test 1

1.   I. Emile Zola'nın deneysel roman anlayışını yöntem olarak seçmiştir.
      II. Romanları teknik olarak zayıftır.
      III. Ahmet Mithat'ın popüler roman anlayışını devam ettirmiştir.
      IV. Her sınıf halkın okuma ihtiyacını gidermek için yazmıştır.
      V. Sokağın edebiyata girmesinde büyük bir başarıya sahiptir.
Yukarıda özellikleri verilen sanatçı, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Ahmet Rasim            B) Hüseyin Cahit Yalçın            C) Peyami Safa
D) Hüseyin Rahmi Gürpınar            E) Halit Ziya Uşaklıgil

2. Edebiyat-ı Cedide döneminde eski edebiyata karşı yeni edebiyatı, Doğu Kültürüne karşı Batı kültürünü savunmuştur. Önceleri Ahmet Mithat'ın etkisiyle romanlar yazan sanatçı bu dönemde "Nadide" adlı romanı yazmıştır. Daha sonra Fransız yazarlarını tanımaya başlayan sanatçı gerçekçiliğe yönelmiş ve "Hayal İçinde" adlı romanı yazmıştır. Dil ve üslubu Servet-i Fünûnculara göre daha sadedir.
Bu parçada aşağıdaki yazarların hangisinden söz edilmektedir?
A) Mehmet Rauf       B) Halit Ziya Uşaklıgil       C) Halide Edip Adıvar
D) Yakup Kadri Karaosmanoğlu        E) Hüseyin Cahit

3. Fransız natüralizminin edebiyatımızdaki ilk büyük temsilcisidir. Sadece sosyal eleştiri yönüyle onlardan ayrılır. Deneysel roman, töre romanı üzerinde durmuştur. Ahmet Mithat'ın etkisinde kalmıştır. Sokağı bütün canlılığıyla edebiyatımıza sokmuştur. Bağımsızdır, herhangi bir gruba dahil değildir. "Ben Deli miyim?", "Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç", "Şık" önemli eserleridir.
Yukarıda sözü edilen sanatçı, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Ahmet Rasim     B) Cenap Şahabettin     C) Hüseyin Rahmi Gürpınar
D) Reşat Nuri Güntekin     E) Mehmet Rauf

4. Halka seslenmek istemediklerinden, birkaç küçük denemeden başka, tiyatro türünde hiç eser verilmemiştir. Roman ve hikâyede ise Batı tekniğine uygun bir olgunlaşma sağlanmıştır. Realizm ve natüralizm etkisindeki bu eserlerde olaylar, genellikle, İstanbul ve çevresindedir.
Bu parçada özellikleri verilen edebiyat dönemimiz aşağıdakilerden hangisidir?
A) Tanzimat            B) Fecr-i Ati            C) Edebiyat-ı Cedide
D) Milli Edebiyat             E) Cumhuriyet Dönemi

5. I. Servet-i Fünûn, Fecr-i Ati döneminde bağımsız olarak eserler vermiştir.
     II. Sokağı romana, öyküye sokan kişidir.
     III. Gözlemci bir kişiliğe sahiptir.
     IV. Eserleri teknik bakımından zayıftır.
     V. Ahmet Mithat Efendinin etkisinde kalmıştır.
Yukarıda özellikleri verilen sanatçımız, aşağıdakilerden hangisidir?
A)Süleyman Nazif         B) Hüseyin Rahmi Gürpınar      C) Ali Canip Yöntem
D) M. Fuat Köprülü      E) Faruk Nafiz Çamlıbel

6.  İlk kez İtalyan edebiyatında kullanılmış bir biçimdir. Bizde Servet-i Fünûn edebiyatı döneminden sonra denenmiştir.  Üç dizeli bentlerden oluşur. En sonda tek bir dize bulunur. Dante'nin  ‘Tanrısal Komedya' sının bu biçimle yazılması, biçimin yaygınlık kazanmasını sağlamıştır.
Bu parçada sözü edilen nazım biçimi aşağıdakilerden hangisidir?
A) İkili    B) Terzarima    C) Sone    D) Serbest müstezat    E) Balad

7. Balad, (I) üç uzun bir kısa bendden kurulur. Triyole, (II) ilk iki bendi dört; son iki bendi üç dizeden kurulur. İkili, (III) divan edebiyatındaki mesnevinin Batı edebiyatındaki karşılığıdır. Sone, (IV) on dizeli nazım biçiminde, başta iki dizelik bir parçadan sonra, dörder dizelik iki bent gelir.  Serbest müstezat, (V) hem aruz hem de hecenin çeşitli kalıplarıyla yazılabilir.
Bu parçada altı çizili terimlerden hangilerinin yeri değiştirilirse, bilgi yanlışlığı giderilmiş olur?
A)  I. ve  II.          B)  II. ve III.         C) III. ve  IV.
D) II. ve IV.         E) IV. ve V.

8. Aşağıdakilerden hangisi, batı kökenli şiir biçimlerinden biri değildir?
A) Gazel        B) Sone        C) Fabl         D) Balad       E) Terzarima

9. Konular çoğunlukla aşk, özlem, ayrılık vs.dir. Uyak düzeni abca, abca, cad, eeg biçimdedir. Şiirdeki asıl amaç son iki üçlükte söylenir. Türk şiirine son dönemlerde Batı'dan geçmiştir.
Bu parçada özellikleri verilen tür aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sone    B) Terzarima    C) Triyole   D) Balad   E) Epope

10. Aşağıdakilerden hangisi, Servet-i Fünûn edebiyatının özelliklerinden değildir?
A) Kullanılan dil oldukça ağırdır.
B) Yazılarında yüksek kültürlü insanlara hitap edilir.
C) Sosyal konulara ağırlık verilmiştir.
D) Nazım nesre yaklaştırılmıştır.
E) Romanlarda mekân tasvirlerinde başarılı olmuşlardır.

11. Servet-i Fünûn döneminde eser vermiştir. Genç yaşta Fransızca öğrenmiş, bu sayede Batı edebiyatını yakından takip etme imkânı bulmuştur; diğer yandan Ahmet Mithat'ın eserlerini örnek alarak roman yazmaya başlamıştır. Ancak ona asıl ününü kazandıran eleştiri türünde verdiği eserlerdir. Bu yönüyle Servet-i Fünûn'un savunucusu durumuna gelmiştir. Kavgalarım, Nadide, Hayat-ı Muhayyel ve Hikmet-i Bedaiye Dair önemli eserlerindendir.
Bu parçada tanıtılan sanatçı, aşağıdakilerden hangisidir?
A) H. Cahit Yalçın                       B) Faik Ali               C) Mehmet Rauf
D)  Halit Ziya Uşaklıgil               E)  Ahmet Rasim

12. Servet-i Fünûn şiiri için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Parnasizmin prensipleri doğrultusunda eser verilmiştir.
B) Anlam oldukça kapalıdır.
C) Biçimsel özelliklere önem verilmiştir.
D) Yabancı dillerden birçok sözcük kullanılmıştır.
E) Söyleyiş yönünden Tanzimat şiiri ile benzerlik gösterir.

13. Servet-i Fünûn edebiyatının çığır açıcı ilk örneklerini veren şair ve yazardır. Sembolizm ve parnasizmden etkilenmiş anlam kapalılığını ön planda tutmuş, sanat için sanat anlayışını benimsemiştir. Müzikle tabiat seslerini şiirleriyle birleştirmiştir. Söz sanatlarına ağırlık vermiştir. "Tiryaki Sözleri" adlı eseriyle edebiyatımıza damgasını vurmuştur.
Yukarıda hakkında bilgi verilen sanatçı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Cenap Şahabettin       B) Süleyman Nazif      C) Halit Ziya Uşaklıgil
D) Mehmet Akif Ersoy       E) Tevfik Fikret

14. Servet-I Fünûn döneminde yaşamış; ancak bu akımın içerisinde yer almamıştır. Halk şiirinden gelen sesi, şiirinde kullanan en önemli isimdir. Modern şekilleri kullanmakla birlikte genellikle hece vezni ve sade bir Türkçe ile şiirlerini kaleme almıştır. Şiirlerindeki en önemli özellik, duygularında ve ifadesindeki samimiyettir. Onun şiirlerinde saz ve Tekke şairlerinin etkisi dikkat çeker. Türk şiirinin daha sonraki yıllarda sade bir Türkçe ile kaleme alınmasındaki önder isimlerden biri olarak değerlendirmemiz gerekir onu. Serab-ı Ömrüm en ünlü yapıtıdır.
Bu parçada sözü edilen şairimiz, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Rıza Tevfik Bölükbaşı     B) Tevfik Fikret     C) Halit Fahri Ozansoy
D) Halit Ziya Uşaklıgil         E) Orhan Seyfi Orhon

15. Bir ömr-i muhayyel hani gülbinler içinde
      Bir kuşçağızın ömr-i baharisi kadar hoş bir ömr-i muhayyel 
      Hani göllerde yeşil boş göllerde saffet-i vecd-i aver içinde
      Bir dalgacığın ömrü kadar zail u muğfel bir ömr-i muhayyel
Dil özellikleri ve teması dikkate alındığında yukarıdaki dörtlük, Türk edebiyatının hangi döneminde yazılmış olabilir?
A) Milli Edebiyat Dönemi            B) Cumhuriyet Dönemi            C) Tanzimat Dönemi
D) Fecr-i Âti Dönemi                    E) Servet-i Fünûn Dönemi

16. Aşağıdakilerden hangisi Servet-i Fünûn edebiyatı için söylenemez?
A) Şiirde parnasizm; romanda ise realizmin prensiplerini benimsemişlerdir.
B) Bu dönemde çok sayıda yabancı sözcük dilimize girmiştir.
C) Şiirde Tevfik Fikret romanda ise Halit Ziya dönemin en popüler isimleridir.
D) Sanat sanat içindir, görüşü benimsenmiştir.
E) İlk roman örnekleri bu dönemde verilmiştir.


CEVAP ANAHTARI
1.D 2. E.3.C.4.C.  5.B 6. B   7. D  8. A   9.  A  10.  C  11. A   12.  E   13. A  14.   A   15.  E  16. E

11 Aralık 2013 Çarşamba

10. Sınıf Dil ve Anlatım Konu Anlatımı - Coşku ve Heyecana Bağlı Anlatım

İnsan duygu, düşünce ve hayallerini söz, yazı, resim gibi değişik yollarla ifade eder. Bu ifadeyi bazen anlatma, bazen gösterme, bazen de coşkuyla dile getirme şeklinde yapar. Bu anlatımlarda coşkuyla dile getirme insan hayatında önemli bir yer tutar. Çünkü insanın heyecanlarını ve coşkularını ifade etmek için düzenlenen metinlerde daha çok, coşku ve heyecana bağlı anlatım kullanılır.

Coşku ve heyecana bağlı (lirik) anlatım, üzüntü, sevinç, heyecan, taşkınlık gibi temaların coşkulu bir şekilde ifade edilmesidir. Coşku ve heyecana bağlı anlatım daha çok şiirde kullanılmıştır.

Farklı sembollerle, ritimli sözlerle, seslerin uyumlu kullanımıyla ortaya çıkan edebî anlatım biçimine şiir denir. Şiirin, kendine özgü bir anlatımı vardır. Şiirde dil ve imge aracılığıyla gerçeklik yeniden oluşturulur. Şiirin yoruma açık, yoğun ve özlü bir anlatımı vardır. Şiirde dil, daha çok şiirsel ve heyecana bağlı işlevde kullanılır. Çünkü şiirler daha çok, sevinç, coşku, heyecan, üzüntü, özlem gibi duyguları dile getirmek amacıyla düzenlenir. Şiirde benzetme, kişileştirme, abartma, hatırlatma gibi söz sanatlarından, karşılaştırmalardan, çağrışım gücü yüksek sözcüklerden yararlanılarak imgeler oluşturulur. Sözcükler daha çok, yan ve mecaz anlamlarıyla kullanılır. Duygu ve çağrışım değeri olan söz ve söz öbeklerine sıkça yer verilir.

ÖZELLİKLERİ:
1.Lirik anlatımda dil “heyecana bağlı işlev ve şiirsel işlev”de kullanılır.
2.Coşku ve heyecana bağlı anlatım daha çok şiir, roman, hikâye, hitabet (söylev tiyatro türlerinde kullanılır.
3.Öyküleyici anlatımda bir olay ve durumun anlatılması; betimleyici anlatımda kişi, durum ve varlıkların betimlenmesi; lirik anlatımda ise duyguların ifade edilmesi esastır.
4. Coşku ve heyecana bağlı anlatımlarda kelimeler daha çok mecaz ve yan anlamda kullanılır.
5.Öyküleyici anlatımlarda olay ve durumlar anlatılırken duygusal düşünceler katılmaz. Coşku ve heyecana bağlı anlatımda duygular ve içinde bulunulan ruh hali yansıtılır.
6. Okuyucuyu heyecanlandırmak, hüzünlendirmek, sevindirmek, coşturmak amacıyla düzenlenir.
7. İmgelerden, söz sanatlarından ve ahenk unsurlarından yararlanılır.



10 Aralık 2013 Salı

11. SINIF TÜRK EDEBİYATI - SERVET-İ FÜNUN SANATÇILARI VE BAĞIMSIZ İSİMLER

Halit Ziya Uşaklıgil (1867-1945)


1867'de İstanbul'da doğdu. 23 Mayıs 1945'te İstanbul'da yaşamını yitirdi. "Uşakizadeler" olarak tanınan İstanbullu bir aileden Hacı Halit Efendi'nin oğlu. Fatih Askeri Rüştiyesi'nde öğrenime başladı. Babasının işleri bozulunca ailesi İzmir'e taşındı. İzmir Rüştiyesi'ne girdi. Özel Fransızca dersler aldı. Avusturyalı Katolik rahiplerin yönettiği Mechitariste Okulu'na devam etti. 1884'te son sınıftan ayrılarak babasının ticarethanesinde çalışmaya başladı. İzmir Rüştiyesi'nde Fransızca öğretmenliği yaptı. Osmanlı Bankası'nda çalıştı. İzmir İdadisi'nde Fransızca ve edebiyat dersleri verdi. 1893'te İstanbul Reji İdaresi'nde Başkatip oldu, İstanbul'a taşındı. 2'nci Meşrutiyet'in ilanından sonra reji komiserliğine getirildi. Darülfünun'da (İstanbul Üniversitesi) Batı edebiyatı ve estetik dersleri verdi. 1909'da İttihat ve Terakki'nin önerisiyle Mabeyn Başkatibi oldu. 1911'de Meclis-i Âyan üyeliğine seçildi. Daha sonra üniversiteye döndü. Siyasi görevlerle Fransa, Almanya ve Romanya'ya gitti. İttihat ve Terakki'nin iktidardan düşmesinden sonra Reji İdaresi Yönetim Kurulu Başkanlığı'na getirildi. Cumhuriyet'ten sonra Yeşilköy'deki yalısına çekildi.



Edebiyat yaşamına çeviriler ve şiirle başladı. İzmir'de 1884-1885 arasında Nevruz dergisini, 1886'da Hizmet gazetesini çıkardı. 1896'da Edebiyat-ı Cedide topluluğuna katıldı. Servet-i Fünun dergisinde kendisine büyük ün sağlayan romanları tefrika halinde yayınlandı. 1901'de yazarlığı bıraktı. İkinci Meşrutiyet'ten sonra tekrar yazmaya başladı ama 1923'e kadar bunları yayınlamadı. İzmir'de yazdığı ilk kısa romanlarda acıklı, duygusal bir anlatımla karşılıksız sevgiyi konu aldı. 1895'te yayınlanan "Mai ve Siyah" romanında aşk serüvenleri ikinci planda kaldı. Şairler, gazeteciler, yazarlar, yayıncılar arasında geçen olaylar çerçevesinde o dönemin basın dünyasını anlattı. 1925'te yayınlanan "Aşk-ı Memnu" ilk büyük Türk romanı kabul edilir. Sağlam bir kurgusu ve tekniği olan bu romanda, genç ve güzel bir kadının, zengin ama yaşlı kocasına sadık kalma kararına karşın, elinde olmaksızın yasak bir aşka sürüklenmesi, olayın psikolojik nedenleri üzerinde de durularak gerçekçi bir yaklaşımla anlatılır. Romanda olay, kişiler arasındaki maddi ve manevi bağlantılarla ustaca örülmüş, hareket, betimleme ve ruh çözümlemeleri ölçülü ve dengeli olarak işlenmiştir.



Halit Ziya Uşaklıgil Edebi kişiliği



1. Türk edebiyatında Batılı anlamda ilk romanları yazan sanatçı olarak kabul edilir.

 2. Servet-i Fünun döneminde roman ve hikâye türünün en önemli ismidir.

 3. Eserlerinde realizm akımının etkisi görülür. En ünlü öykülerinden biri olan Kar Yağarken öyküsünde anlattığı 'realizm' bunun bir örneğidir.

 4. Dili süslü, sanatlı ve ağırdır. Ancak yine de dili başarıyla kullanır. Alışılmıştan farklı bir cümle düzeni vardır. Romanlarında aydın kişileri anlatır. Romanları, cumhuriyet dönemimde sadeleştirilebilmiştir

 5. "Mai ve Siyah" romanındaki Ahmet Cemil karakteri Servet-i Fünun sanatçısını temsil eder. Ruh tahlillerine önem verir. Kahramanları yaşadıkları çevreye uygun olarak anlatır. Romanlarında yalnız İstanbul'u anlatan sanatçı, hikâyelerinde Anadolu ve köy hayatına, kasabalardaki yaşayışa yer vererek İstanbul dışına çıkmıştır.

 6. Uşak'ta bir okula ismi verilmiştir.

 7. Atatürk'ün eşi Latife Uşşaki'nin amcasıdır.

 8. Mezarı İstanbul Bakırköy'de bulunmaktadır.



Halit Ziya Uşaklıgil Eserleri


ROMAN:


 Nemide (1889)

 Bir Ölünün Defteri (1890)

 Ferdi ve Şürekası (1894-1985)

 Mai ve Siyah (1895-1988)

 Aşk-ı Memnu (1925-1987)

 Kırık Hayatlar(1924-1989)

 Sefile (1886)


ÖYKÜ:


 Bir İzdivacın Tarih-i Muâşakası (1889)

 Bir Muhtıranın Son Yaprakları (1889)

 Küçük Fıkralar (3 Cilt) (1896)

 Bir Yazın Tarihi (1898-1988)

 Solgun Demet (1901)

 Sepette Bulunmuş (1920)

 Bir Hikâye-i Sevda (1922-1987)

 Hepsinden Acı (1934-1984)

 Onu Beklerken (1935-1940)

 Aşka Dair (1935-1986)

 İhtiyar Dost (1939)

 Kadın Pençesi (1039-1987)

 İzmir Hikâyeleri (1950)


ANILAR:


 Kırk Yıl (1936-1969)

 Bir Acı Hikaye (1942)

 Saray ve Ötesi (1942-1981)



DENEME:


 Fransız Edebiyatının Numune ve Tarihi (1885)

 Hikaye ve Temaşa (1889)

 Yunan Edebiyatı (1912)

 Latin Edebiyatı (1912)


 Alman Tarihi Edebiyatı (1912)

 Fransız Tarihi Edebiyatı (1912)

 Sanata Dair (1938-1955)


OYUN:

 Kabus (1959)



Tevfik Fikret

24 Aralık 1867'de İstanbul'da doğdu. Asıl adı Mehmet Tevfik'tir. Çocuk yaşta annesinin ölümü onu hayatı boyunca etkiledi. Ortaöğrenimini önce Mahmudiye Rüştiyesi'nde, sonra da Galatasaray Sultanisinde yaptı. Burada Recaizade Ekrem'in öğrencisi oldu. Duygulu kişiliği onu genç yaşlarda şiire yöneltti.


1888'de Galatasaray'ı bitirdikten sonra Hariciye Nezareti İstişare Odası'nda (Dışişleri Bakanlığı Enformasyon Dairesi) kâtip olarak göreve başladı. Yeterince çalışmadan para aldığı gerekçesiyle buradan ayrıldı. Daha sonra tekrar çeşitli memurluklarda bulundu. Ek iş olarak Ticaret Mekteb-i Alisi'nde hat ve Fransızca öğretmenliği yaptı. 1891'de Mirsad dergisinin açtığı şiir yarışmasında birinciliği kazanınca, edebiyat çevrelerinin dikkatini üstüne çekti. 1892'de Galatasaray Sultanisi'nin ilk bölümüne Türkçe öğretmeni atandı. 1894'te Hüseyin Kâzım Kadri (1870-1934) ve Ali Ekrem Bolayır'la (1867-1937) birlikte Malûmat dergisini çıkartmaya başladı.

Önce İnziva Sonra Robert Kolej

1895'te hükümetin bütçede kısıntı yapma gerekçesiyle memur maaşlarının yüzde onunu kesmesine tepki olarak Galatasaray'daki görevinden istifa etti ve inzivaya çekildi.1896'da, eski öğretmeni Recaizade Ekrem'in aracılığıyla Servet-i Fünun dergisinin yazı işleri yönetmenliğine getirildi. Aynı yıl Robert Kolej'e Türkçe öğretmeni olarak tayin edildi.

Toplum’dan Kaçış ve Yeni Zellanda Hayali

Sultan Abdülhamid  Han yönetimine muhalif olan Batıcılar, muhalefetlerinde uzun süre başarı sağlayamayınca bu durum onları toplumdan kaçış düşüncelerine sürükledi.Ve Tevfik Fikret’teki "inziva" düşüncesini daha da derinleşti. Bu düşünce, Servet-i Fünun öbür yazarlarınca da benimseniyordu. Bir ara hepsi birlikte Yeni Zelanda'ya gitmeyi, daha sonra Hüseyin Kâzım'ın Manisa'nın bir köyündeki çiftliğine yerleşmeyi düşündüler. Ama Fikret'in "Yeşil Yurt" şiirinde de açıkça görülen bu sıla ütopyası ve birlikte yaşama özlemi bir türlü gerçekleşmedi. Servet-i Fünun'cular arasında görüş ayrılıkları başlamıştı. Bazıları dergiden ayrıldılar. Bir süre sonra Fikret de derginin sahibi ile anlaşamayarak yazı işleri yönetmeliğini bıraktı.

Robert Kolej ve Aşiyan

Bütün zamanını Robert Kolej'de geçirmeye başladı. 1901'de "inziva" düşüncesini gerçekleştirmek amacıyla Rumelihisarı'nda Robert Kolej'in yamacında, planlarını kendisinin çizdiği Aşiyan adlı evi yaptırmaya başladı. Bugün Tevfik Fikret Müzesi olan Aşiyan 1905'de tamamlandı. Fikret, eşi ve oğlu Haluk'la birlikte buraya yerleşti. Çok az insanla görüşüyordu. "Sis", "Sabah Olursa", "Bir Lahza-i Taahhur" bu dönemin ürünleridir. Bu arada babasının, arkasından da, kızkardeşinin hayatlarını kaybetmesi onu çok etkiledi. Bu döneminde, özgürlük getireceğine inandığı İttihat ve Terakki'yi destekliyordu. 1908'de de, II.Meşrutiyet'in ateşli savunucuları arasına katıldı.

İttihad ve Terakki’ye de Muhalif Oldu

Meşrutiyet'ten sonra "inziva"sından çıktı, eski arkadaşlarıyla barışarak, Hüseyin Kâzım ve Hüseyin Cahid'le birlikte Tanin gazetesini kurdu. Ama, gazete İttihad ve Terakki'nin yayın organı durumuna getirilmek istenince buna karşı çıkıp, Hüseyin Cahid'le kavga ederek oradan da ayrıldı. Yeni Yönetimin önerdiği maarif nazırlığı görevini de geri çevirdi. Bu göreve getirilen Abdurrahman Şeref’in çağrısıyla, Galatasaray Sultanisi'nin müdürü oldu bir süre önce yanmış olan okulun onarımını üstlendi. Bu arada, toplantı salonunu mescitin üstüne yaptırdığı gerekçesiyle ağır eleştirilere uğradı. O günlerde 31 Mart Olayı patlak verdi. Fikret olayı protesto amacıyla önce kendini okulun kapısına zincirle bağlattı, ertesi gün de istifa etti. Ancak öğrencilerin ve maarif nazırı Nail Bey'in ısrarlarıyla tam yetkili olarak göreve döndü. Ama sekiz ay sonra, yeni maarif nazırı Emrullah Efendi'yle anlaşamayarak bir daha dönmemek üzere Galatasaray'dan ayrıldı. Darülmuallimin ve Darülfünun'daki görevlerinden de istifa etti ve yeniden Aşiyan'a çekildi. Artık, İttihad ve Terakki İktidarına da muhalif olmuştu. 1912'de meclisin kapatılması üzerine, bu olayı meclisin 1878'de (Hicri tarihle 1295'te) kapatılmasına benzeterek "Doksan Beşe Doğru" şiirini yazdı. Bunu "Han-ı Yağma", "Sancak- Şerif Huzurunda" gibi şiirler izledi. İttihad ve Teraki'nin fedailerince izlenmeye başlandı. Modern pedagoji ilkelerine uygun bir okul açmak, yeni bir edebiyat dergisi çıkartmak gibi tasarıları olduysa da bunları gerçekleştiremedi. O günlerde, ağır şeker hastalığına yakalanmış olduğu anlaşıldı. 1914'te kolu şiştiği için bir ameliyat geçirdi. Tedaviye yanaşmaması sonucunda hastalığı iyice artarak ölümüne neden oldu. 19 Ağustos 1915'te İstanbul’da öldü.


EDEBİ KİŞİLİĞİ


 * Önceleri sanat için sanat, sonraları toplum için sanat anlayışını savunmuş ve buna uygun eserler vermiştir.
 * Toplumsal ve siyasal ortamı Han-ı Yağma, 95'e Doğru, Balıkçılar, Haluk'un Bayramı, Hasta Çocuk, Tarih-i Kadim,
Millet Şarkısı, Promete, Nesrin, Sis gibi şiirleriyle eleştirmiştir.
 * Karamsarlığı ve iç dünyasındaki çalkantıları şiirlerinde öne çıkmıştır.
 * Serbest müstezatı şiirlerinde başarıyla kullanmıştır.
 * Aruzla Türkçeyi, şiirle düz yazıyı başarıyla kaynaştırmayı bilmiştir.
 * Beyit ve mısra bütünlüğünü kırmış, anlamı birkaç dizeye yaymıştır.
 * Nazmı nesre başarıyla yaklaştırmış, manzum hikâyeler yazmıştır.
 * Şiirlerinde noktalama işaretlerine, biçimsel mükemmelliğe, tasvire önem vermiştir.
 * "Yağmur" şiirinde olduğu gibi şiirin içeriğine uygun aruz kalıplarını seçip kullanmıştır.
 * Şiirlerinde parnasizmden etkilenmiştir.


ESERLERİ:Ribab-ı Şikeste, Haluk’un Defteri, Rübab’ın Cevabı, Şermin, Tarih-i Kadim



Cenap Şahabettin (1870-1934) Kimdir?

1870'te Manastır'da doğdu. 12 Şubat 1934'te İstanbul'da yaşamını yitirdi. Babasının Plevne'de şehit düşmesinden sonra ailesiyle İstanbul'a geldi. İlköğrenimini Tophane'deki Fevziye Mektebi'nde yaptı. Gülhane Askeri Rüşdiyesi'ni bitirdi. Tıbbiye İdadisi'nden sonra Askeri Tıbbiye'den mezun oldu. Hekim yüzbaşı oldu. Paris'te 4 yıl cilt hastalıkları ihtisası yaptı. Yurda döndükten sonra Mersin, Rodos, Cidde'de karantina hekimliği, sıhhiye müfettişliği yaptı. 1914'te emekliye ayrıldı. Darülfünûn'da Türk Edebiyatı Tarihi dersleri okuttu. Kurtuluş Savaşı sırasında Kuva-yı Milliye'ye karşı olumsuz tutumu nedeniyle öğrencileri tarafından istifaya zorlandı. Daha sonra cumhuriyeti destekledi ama yalnızlıktan kurtulamadı. İlk şiiri 1885'te daha öğrencilik yıllarında Saadet gazetesinde yayımlandı. Önceleri Muallim Naci'nin etkisiyle divan türü şiirle uğraştı. Daha sonra Recaizade Mahmut Ekrem ve Abdülhak Hamit Tarhan'dan etkilenerek Batı tarzı şiire yöneldi. Servet-i Fünun dergisinde şiirleri yayımlandı. Tevfik Fikret ve Halit Ziya Uşaklıgil'le birlikte Servet-i Fünun edebiyatının 3 önemli isminden biri oldu. Gelenekçi şairlerin en çok saldırdığı yenilikçi şairdi.


Edebi Kişiliği

* Diğer Servet-i Fünun'cuların tersine bireysel şiiri tercih etti.

* Edebiyat-ı Cedide'nin en aşırı örneklerini verdi.

* Şiire "nesir-musikisi" dedi.

* Şiirlerinde kullandığı "Sâât-i semenfâm", "çeng-i müzehhep", "nay-i zümürrüt" gibi deyimler, imgeler döneminin  sanat dünyasında önemli tartışmalar yarattı.

* Heceleri müzik düzeyinde uyumlu kullanmayı savundu. Bu tarzda yazdığı en iyi iki örnek "Yakazat-ı Leyliye" ve "Elhan-ı Şita" şiirleridir.

* "Sanat için sanat" anlayışıyla eserler vermiştir.
* Parnasizmin ilk örneklerini vermiştir.
* Şiirlerinde müziğe önem vermiş ve sembolizmin öncüsü olmuştur.
* Arapça ve Farsça sözcüklerle, özgün imgelerle yüklü ağır bir dili vardır.
* Şiirlerinin konusunu daha çok "doğa"dan almıştır. Elhan-ı Şita adlı şiiriyle tanınır.
* Cenap Şahabettin, şiirlerini Evrak-ı Leyal adı altında toplamak istemişse de bu gerçekleşmemiştir.
* Günümüzde onun bu isteğine uygun olarak şiirleri Evrak-ı Leyal başlığı altında bir araya getirilmiştir.


ESERLERİ

Şiir

Tâmât (1887)

Seçme Şiirleri (1934, ölümünden sonra)

Bütün Şiirleri (1984, ölümünden sonra)

Terâne-i Mehtap

Tiyatro

Körebe (1917)

Küçük Beyler

Yalan

Düzyazı

Hac Yolunda (1909)

Evrak-ı Eyyam (1915)

Afak-ı Irak (1917)

Avrupa Mektupları (1919)

Nesr-i Harp, Nesr-i Sulh ve Tiryaki Sözleri (1918)

Vilyam Şekispiyer(1932)

Tiryaki sözleri (ÖZDEYİŞLER)

Suriye Mektupları


AHMET ŞUAYB:

Tenkit yazıları ile kendini göstermiştir. Servet-i Fünûn’da yazmasına rağmen Servet-i Fünûncuları da içeriden ilk eleştiren o olmuştur.

Edebi eserlerin bilimsel bir metotla ve kuvvetli bir kültüre dayanarak tenkit edilmesi gerektiğini savunmuştur. Bu bağlamda özellikle sosyoloji ve psikoloji biliminden yaralanılması gerektiğini savunmuştur.

Tevfik Fikret’in teşviki ile Servet-i Fünûn dergisinde 1899 Ekimi’nden itibaren “Hayat ve kitaplar” başlığı ile tenkitler yazılmıştır. Bu yazılar daha sonra aynı adla kitaplaşmıştır.

Ahmet Şuayb, 19. yy. Avrupasının düşünce ve sanat yaşamında büyük etkiler bırakan önemli kişilikler hakkında tenkit yazıları kaleme almıştır. Bu tenkitleri, onlar hakkında yazılmış güvenilir kaynaklardan hareketle, yeni sentezlere ulaşarak yazmıştır.

Ahmet şuayb2ın yaptığı eleştiriler, zamanının en Batılı ve ciddi tenkit örnekleri arasında yer almaktadır. Yazar bu denemelerinde konu ve kişileri yalnız kusurları ile değil, doğru ve güzel yanlarıyla da ele almışlardır. Yumuşak ve ağırbaşlı bir anlatımla yapıcı bir tenkit anlayışı yaratmayı başarmıştır.

Zamanının Fransız edebiyatı ı Türk edebiyatına taşmakla kalmamış, realizm ve natüralizm akımlarının da iyice tanınmasını sağlamıştır.

Eserleri: Hayat ve Kitaplar, Ulûm-ı İkitisadiye ve İçtimaiye Mecmuası, Hukuk-ı Umumiye-i Düvel, Hukuk-ı İdare, Esmâr-ı Matbuat


HÜSEYİN CAHİT YALÇIN (1874-1957)

Servet-i Fünûn edebiyatına bağlı olarak hikâye, roman, tenkit, hatıra yazmış; gazetecilikle uğraşmıştır. Bir yazı makinesi gibi üretken olmuştur.

Hüseyin Cahit Yalçın, Servet-i Fünûn yazarları arasında en çok değişime uğrayan kişilerdir.

Sanat hayatına hikaye, roman hatta mensur şiir yazarak girmiş ve daha sonra genellikle tenkit ve tartışma yazmıştır.

Eski edebiyata karşı yeni edebiyatı, Doğu kültürüne karşı Batı Kültürünü savunmuştur.

Hiçbir zaman Servet-i Fünûn’daki diğer arkadaşları gibi “salt sanatçı” olmamıştır.

Hüseyin Cahit Yalçın, dilde üslupçuluktan, sanatta duygusallıktan fazla katı bir gerçekçiliğe, akla, mantığa ve bilime yönelmiştir. Özellikle “Hayat-ı Hakikiye Sahneleri” adını taşıyan kitabındaki hikayeleri kendisinin bu yönünü çok iyi belgeler. Bu hikayeler bir sanat ürününden çok, günlük bir gazete haberi veya röportaj havasını yansıtır.

Eserlerini realist bir görüşle, iç ve dış gözleme dayanarak yazılmıştır.

Hikaye, roman, fıkra ve mensur şiirlerinin dışında yalın, süssüz, yapmacıksız bir dil kullanmış. Türkçenin sadeleşmesinde rolü büyüktür. Dönemin en çok eser veren sanatçılarından olmuştur.


Eserleri:

Nadide (ilk roman denemesi);

Hayat-ı Muhayyel (Hikaye)

Hayal İçinde (Roman),

Hayat-ı Hakikiye Sahneleri(Hikaye- Fıkra-Mensur Şiir)

Kavgalarım (Tenkit-Tartışma)

Tarih-i Umumî-i Türkçe Sarf ve nahiv (Dilbilgisi) Edebî Hatıralar,

Talat Paşa (Biyografi),

Seçme Makaleler.


Mehmet Rauf (1875-1931)

12 Ağustos 1875'te İstanbul'da doğdu. 23 Aralık 1931'de yine İstanbul'da yaşamını yitirdi. Türk edebiyatında psikolojik roman türünün ilk örneklerinden olan "Eylül" isimli romanıyla tanınır. İlk ve orta öğrenimini İstanbul Balat'taki mahalle mektebiyle, Soğukçeşme Askeri Rüşdiyesi'nde yaptı. Bahriye mektebini bitirdi, deniz subayı oldu. 1894'te staj için Girit'e, 1895'te Kiel kanalının açılış töreni için Almanya'ya gönderildi. Trabya'da elçilik gemilerinin irtibat subaylığına atandı. Üç kez evlendi. 1908'den sonra bahriyeden ayrılarak sadece yazarlık yaptı. 1908-1909 arasında "Mehasin", 1923-1924 arasında "Süs" adlarında iki kadın dergisi yayınladı. Bir süre ticaretle uğraştı. Yaşamının son yıllarını yoksulluk içinde geçirdi.


Mehmet Rauf'un Edebi Kişiliği

İlk öyküsünü 16 yaşında yazdı. "Düşüş" isimli bu öykü Halit Ziya Uşaklıgil'in İzmir'de çıkardığı "Hizmet" gazetesinde yayınlandı.

Mektep ve Servet-i Fünun dergilerindeki yazılarıyla tanındı.

Asıl ününü Servet-i Fünun'da tefrika edilen "Eylül" adlı romanıyla yaptı. 1946'da basılan bu roman, Türk edebiyatındaki ilk psikolojik romandır.

Konusu karı-koca-aşık üçlü ilişkisi olan bu romanda, sade ve akıcı bir dille ruhsal çözümlemelere yer verdi.

Bu başarıyı diğer eserlerinde yineleyemedi

Kahramanların iç konuşmalarına ilk kez Mehmet Rauf yer vermiştir

ESERLERİ

ROMAN:

Eylül (1901-1946)

Genç Kız Kalbi (1914-1946)

Karanfil ve Yasemin (1924)

Son Yıldız (1927)

Kan Damlası (1928)

Halas (1929)

ÖYKÜ:

İhtizar (1909)

Son Emel (1913)

Bir Aşkın Tarihi (1915)

İlk Temas, İlk Zevk (1922)

Eski Aşk Geceleri (1927)

OYUN:

Ferdi ve Şürekası (1909)

Cidal (1911)

Sansar (1920)

DÜZYAZI-ŞİİR:

Siyah İnciler


SÜLEYMAN NAZİF (1870 - 1927)
 İlk şiirlerinde Namık Kemal başta olmak üzere Tanzimat şairlerinden etkilenmiştir.
 Makale, şiir, mensur şiir, mektup gibi türlerde eserler vermiştir.
 Nesirlerinde ahenk kaygısıyla yabancı sözcük ve tamlamalardan yararlanmıştır.


Eserleri:
Şiir: Gizli Figanlar, Firak-ı Irak, Malta Geceleri (nazım - nesir karışık)


Servet-i Fünun Döneminin Diğer Sanatçıları:
Süleyman Nesip, Hüseyin Siret, Ali Ekrem Bolayır, Hüseyin Suat, İsmail Safa Özler, Faik Ali Ozansoy


BAĞIMSIZ İSİMLER


AHMET RASİM (1864 – 1932)

865'te İstanbul'da doğdu, 1932'de İstanbul Heybeliada'daki evinde yaşamını yitirdi. Menteşeoğulları'ndan Kıbrıslı Bahaeddin Efendi'nin oğlu. Kendisi doğmadan babası ailesini terkettiği için annesi Nevber Hanım tarafından yetiştirildi. Öğrenimini yolsul çocuklara eğitim hizmetini bugün de sürdüren Darüşşafaka'da tamamladı. Posta ve Telgraf Nezareti kalemine memur olarak girdi. Bir yandan memurluk yaparken diğer yandan Ahmed Mithad'ın yayınladığı Tercüman-ı Hakikat gazetesinde yazılar yazmaya başladı. Kısa bir süre öğretmenlik yaptı. 2. Meşrutiyet'ten sonra Hüseyin Rahmi Gürpınar ile birlikte "Boşboğaz" isimli bir mizah dergisi çıkardı. Ceride-i Havadis, Tasvir-i Efkar, Yenigün, Akşam, Vakit, Cumhuriyet gibi gazetelerle birçok dergide çok sayıda makale, fıkra, gezi mektubu, anı türlerinde yazıları yayınlandı.

Suriye, Sofya ve Romanya'da muhabir olarak bulundu. 1927'da İstanbul milletvekili oldu. Bu görevi ölümüne kadar sürdürdü. Daha çok ustası Ahmed Mithad'ın edebi çizgisini izleyen, döneminin güçlü akımı Servet-i Fünun içinde yer almayan Ahmet Rasim, öğrencilik yıllarında saltanata karşı çıkan şair ve yazarlara özenerek şiirler de yazdı. Daha sonra yazıya yöneldi. Ama şiiri bırakmadı. Muallim Naci etkisindeki şiirlerini "Leyla Feride" takma ismiyle Musavver Malumat dergisinde yayınlattı. Döneminin tüm edebiyat ve siyasi tartışmalarından uzak kaldı. Benimsediği gerçekçi-gözlemci çizgide yazılarını sürdürdü. Kısa, canlı cümlelere, yaygın ve güncel deyimlere dayanan arı bir İstanbul Türkçesi ile yazdı. Darüşşafaka'daki öğrencilik döneminde Zekaî Dede'den müzik dersleri aldı. Çoğunun güftesi kendisine ait 60 kadar şarkı besteledi. Bu şarkılardan 40 kadarı günümüze ulaştı.


Edebi Kişiliği

  Servet-i Fünun dergisinde sanatlı, ağır bir dille yazdığı hikâyelerle Servet-i Fünun topluluğu içinde yer almıştır.
 Hikâyeleri Maupassant tarzına (olay hikâyeciliği) uygundur.
 Türkçülük ve Yeni Lisan akımını benimsedikten, Türk Yurdu, Türk Derneği dergilerine geçtikten sonra milli konularda  sade bir dille hikâyeler yazmıştır.


ESERLERİ:

ROMAN-ÖYKÜ:

İlk Sevgili (1891)

Afife (1894)

Güzel Eleni (1893)

Meyl-i Dil (1897)

Bir Sefilenin Evrak-ı Metrukesi (1893)

Sevda-yı Sermedi (1897)

Gam-ı Hicran (1898)

Ülfet (1900)

Hamamcı Ülfet (1922)

İki Günahkar (1922)

ANI-FIKRA-BİYOGRAFİ-MEKTUP:

Eşkâl-i Zaman (fıkra, 1918)

Gülüp Ağladıklarım (anı, 1926)

Muharrir, Şair, Edip (Biyografiler 1924)

Cidd-ü Mizah (Biyografiler, 1920)

Şehir Mektupları (4 cilt, 1910-1911)

Falaka (Anı, 1927)

Fuhş-i Atik (Anı, 1922)

Gecelerim (Anı, 1896)

Ramazan Sohbetleri (Anı, 1913)

Ömr-i Edebi (4 cilt Anı, 1897-1900)

Romanya Mektupları (Anı-gezi, 1916)

İlk Büyük Muharrirlerden Şinasi (Biyografi, 1927)

TARİH:

Küçük Tarih-i İslam (1890)

Küçük Tarih-i Osmani (1891)

Resimli ve Haritalı Osmanlı Tarihi (4 cilt, 1910-1912)

İki Hatıra Üç Şahsiyet (1916)

İstibdattan Hakimiyet-i Milliyeye (2 cilt, 1926)

Fıkra, makale ve anılarıyla tanınır.

Çocukluğunu, basın hayatını, İstanbul’un günlük yaşan­tılarını başarılı bir üslupla anlatmıştır.


HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR (1864 – 1944)


Servet-i Fünuncuların etkili olduğu bir dönemde bu topluluğa girmemiştir.

Ahmet Mithat Efendi’nin “halk için roman” anlayışına uygun eserler vermiştir.

İlk romanı “Şık” ile tanınmış ve sevilmiştir.

Halkın diliyle (Özellikle mahalle kadınlarının dili) ve mizahi bir üslupla halkı aydınlatıcı romanlar yazmıştır.

Romanlarında İstanbul halkının ört, adet, gelenek ve göreneklerini ve yaşayışını yansıtmıştır.

Romanlarındaki kahramanlarını yetiştikleri ortamın diliyle konuşturur, sosyal çevresiyle birlikte anlatır.

Alafranga yaşama özenen züppe tipleri, şöhret meraklılarını, batıl inançlara düşkün insanları mizahi bir üslupla eleş­tirmiştir.

Natüralizmden etkilenmiştir.

Eserleri:

Roman: Şık,

 Şıpsevdi,

İffet,

Mürebbiye,

 Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç,

 Gulyabani,

Nimetşinas,

 Metres,

Ben Deli Miyim?,

 Mutallaka,

 Kaynanam Nasıl Kudurdu,

Evlere Şenlik,

 Utanmaz Adam,

Mezarından Kalkan Şehit

Hikâyeleri: Kadınlar Vaizi, Namusla Açlık Meselesi, İki Hödüğün Seyahati, Melek Sanmıştım Şeytanı, Meyhanede Hanımlar, Gönül Ticareti

Tiyatro: Hazan Bülbülü, Kadın Erkekleşince

 

11. SINIF TÜRK EDEBİYATI -SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATININ GENEL ÖZELLİKLERİ

1) ‘Sanat için sanat’ ilkesine beğlıdırlar.
2) Cümlenin dize ya da beyitte tamamlanması kuralını yıkmışlar ve cümleyi özgürlüğüne kavuşturmuşlardır. Beytin cümle üzerindeki egemenliğine son verirler. Cümle istediği yerde bitebilir.
3) Servet-i Fünuncular aruz ölçüsünü kullanırlar. Ancak aruzun dizeler üzerindeki egemenliğini de yıkarak, bir şiirde birden çok kalıba yer vermişlerdir.
4) Onlar ‘her şey şiirin konusu olabilir’ görüşünü benimsemişler; fakat dönemin siyasal baskıları nedeniyle aşk, doğa, aile hayatı ve gündelik yaşamın basit konularına eğilmişlerdir.
5) Şiirde ilk defa bu dönemde konu bütünlüğü sağlanmıştır.
6) ‘Sanatkârane üslup’ ve yeni bir ‘vokabüler’ (sözvarlığı) yaratma kaygısıyla oldukça ağır bir dil kullanmışlardır.
7) ‘Kafiye kulak içindir’ görüşünü benimserler.
8) Şiirde üç değişik biçim kullanmışlardır.
a) Batı’dan aldıkları ‘sone’ ve ‘terza-rima’

b) Divan edebiyatından alıp, türlü değişikliklerle kullandıkları müstezat (serbest müstezat)
c) Bütünüyle kendi yarattıkları biçimler
9) Şiirde olduğu gibi romanda da (devrin siyasal baskıları nedeniyle) sosyal konulardan uzak dururlar.
10) Romanda, romantizmin kimi izleri bulunmakla birlikte genel olarak realizme bağlıdırlar.
11) Romanda da dil ağır, üslup sanatkârânedir.
12) Roman tekniği sağlamdır.
13) Yazarlar daha çok yaşadıkları ortamı anlatma yoluna gittikleri için konular, İstanbul’un çeşitli kesimlerinden alınmalıdır.
14) Betimlemeler gözleme dayalıdır ve nesneldir.
15) Bu dönem sanatçıları, devrin siyasal baskıları nedeniyle gazetecilik, tiyatro gibi alanlara pek fazla eğilmemişlerdir.
16) Her bakımdan Avrupalılaşmak gerektiğine inanmışlar ve Batının ilim, sanat ve edebiyatından yararlanmaya çalışmışlardır.
17) Divan edebiyatı büyük ölçüde zaafa uğratılmış, en ufak bir hamle yapamayacak hale getirilmiştir.
18) “Sanat, sanat içindir” anlayışı hâkimdir. Bu yüzden sanatçılar halk yerine aydın zümreye seslenmişlerdir.

19) Ortaya koyulan edebî ürünlerin ağırlık noktasını aşk, tabiat, merhamet, sanatkârın kendi günlük yaşayışı ve yakın çevresi gibi ferdî konular ve psikolojik tahliller teşkil eder.
20) Şiir, hikaye, roman, edebi tenkit, makale ve mensur şiire çok önem verilerek bu türlerde Batılı örneklere ulaşılmış; tiyatro, mizah ve edebiyat tarihi gibi türler sönük kalmıştır.
21) Bu dönem şairleri, Dîvan edebiyatı nazım şekillerinin pek çoğuna yer vermediler. Verdiklerinde ise çok büyük değişiklik yaptılar. Ayrıca Fransız şiirinden aldıkları sone-terza-rima gibi Batı edebiyatını klasik nazım şekillerini kullandılar.
22) Hece vezni önemsenmemiş, bu vezinle sadece çocuk şiirleri yazılmıştır. Aruza önem verilmiştir. Nazım, nesre yaklaştırılmıştır. Göze göre kafiye değil, kulağa göre kafiye anlayışı benimsenmiştir.
23) En kusurlu yönleri, dil ve üsluptur. “Sanat, sanat içindir” anlayışı ile hareket ettikleri için, konuşma dilinden uzaklaşarak, anlaşılamayan bir dil ile süslü, yapmacık bir söyleyişe yöneldiler.

SERVET-İ FÜNÛN İLE TANZİMAT EDEBİYATI ARASINDAKİ FARKLAR

1. Tanzimat Edebiyatı’nda şiirin konusu güzel olan her şeydir, Servet-i Fünûn’da güzel kelimesi kaldırılmış ve şiirin konusu sınırsız bir şekilde genişletilmiştir.
2. Tanzimat‘ta rağbet görmüş olan metafizik ve sosyal konular Servet-i Fünûn’da mühim bir yer tutmaz.
3. Tanzimat Edebiyatı’nda dil ve üslup, Servet-i Fünûn’a göre daha sade ve anlaşılırdır.
4. Tanzimat Edebiyatı’nda tiyatro ön plandayken, Servet-i Fünûn’da şiir, roman ve hikaye ön plandadır.
5. Tanzimatçılar “toplum için sanat” görüşünü benimserken, Servet-i Fünûncular “sanat için sanat” görüşünü benimsemişlerdir.
6. Servet-i Fünûn Edebiyatı Tanzimat‘a göre halktan uzaklaşmıştır. Çünkü, Servet-i Fünûn aydın kesime hitap eder.
7. Tanzimatçılar realizm ve romantizme önem verirken, Servet-i Fünûncular parnasizm ve sembolizme önem vermişlerdir.